Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Ahmet Davutoğlu 10 başlıkta Master Planı açıkladı

        HABERTURK.COM

        Başbakan Ahmet Davutoğlu, 10 maddede teröre karşı 'master planı' açıkladı. Terörle mücadele kapsamında değerlendirmeler yapan Başbakan Davutoğlu, geçmişte Moğol, Haçlı ve sömürge istilalarını örnek göstererek, 'Ya Kuddül Amara ya Sykes Picot kazanacak" dedi. "Alparslan'ın ordusunda bir Kürt olmak ile Selahattin Eyyubi'nin ordusunda bir Türk olmak arasında bir fark var mı?" sorusunu soran

        Başbakan Davutoğlu'nun Artuklu Üniversitesi'nde düzenlenen Kardeşlik Buluşmaları Mardin Konferansı'nda yaptığı konuşma şöyle:

        Mardin insanlık tarihinin hülasası bir şehirdir. Görünüşte küçüktür ama her sokağını keşfettiğinizde tüm insanlığı kuşatır. Derinliğinde bütün bir insanlık birikimini kuşatmış olarak sizi keşfeder.

        2001'de ilk kez Mardin'e ailemle geldiğimde Kızıltepe'de güneş batmak üzeredeydi. Aynı hisleri 1983'de Kudüs'e gittiğimde hissetmiştim. Ne zaman Mardin'e geldiğimde içimde tefekkür, yalnızlaşma hissi uyanmıştır.

        "MARDİN'İN BİRLEŞTİRİCİ RUHU"

        Hep beraber Diyanet İşleri Başkanımızla birlikte o güzel anı yaşadığımızda Mardin'in birleştirici ruhunu keşfetmiştim. Bu birleştirici ruh tam hissettiğimiz ruhun ta kendisi. Mardin 7 iklim, 7 dinin, 7 kültürün yaşadığı şehirdir. Kimse kimseye bir şey dikte etmeden karşılıklı saygı içinde yaşamayı Mardin öğretti. Mardin'in çoğulculuğuna ihtiyaç hissediyoruz. Mardin 7 bin yıllık geçmişiyle diğer şehirlere kapı açar. Mardin'i anlayan Konya'yı, Diyarbakır'ı, İstanbul'u, Kudüs'ü, Saraybosna'yı anlar. Mardin bir anahtardır.

        "ORTADOĞU KAVRAMINA ELEŞTİREL YAKLAŞTIM"

        Mardin Hz. Ömer tarafından fethedildi. Hz. Ömer Mısır'ı, Kahire'yi, Irak'ı, İran'ı Medine'nin ruhuyla buluşturmuştu. Eşitlik ruhuydu. İnsanların Adem'in çocukları olarak bir diğerine eşit olduğu ruhuydu. Bütün bu coğrafyayı bütünleştirdi. Ortadoğu kavramına hep eleştirel yaklaşmışımdır. Bir birleştirici ruha daha ihtiyaç hissedildiğinde Sultan Alparslan'ın kavimleri aşkla buluştu ve bu coğrafyadaki ruh Mardin'de birleşti. Bu birleştirici ruh Anadolu kültürü dediğimiz büyük eşiği birlikte kurdu. Sonra Haçlılar geldi, parçalamak için. Bu sefer Selahattin Eyyubi ruhu harekete geçti, hatta Artuk Bey harekete geçti. Alparslan'ın ordusunda bir Kürt olmak ile Selahattin Eyyubi'nin ordusunda bir Türk olmak arasında bir fark var mı?

        "BAKANLAR KURULU'NI AÇTIĞIMDA HAMD EDERİM; SOL TARAFIMDA KÜRT ÇOCUĞU MEHMET ŞİMŞEK..."

        Bakanlar Kurulu toplantısını besmele ile açtığımda hep hamd ederim. Sol tarafımda bir Kürt çocuğu Mehmet Şimşek oturur. Diğer tarafımda Numan Kurtulmuş. Diğer tarafta Balkanlardan gelen Mehmet Müezzinoğlu. Bu topraklarda Anadolu, Kafkas, Balkan çocukları birleşti.

        Sonra parçalayıcı kavimler tekrar geldi. Bağdat'ı aynen Haçlılar gibi tekrar yıktılar. Birleştirici bir ruh, Söğüt'ten Osmanlı tecelli etti. Bursa'ya, İstanbul'a, Üsküp'e, Saraybosna'ya büyüyen bir devlet, daha sonra İslam bütünlüğünü İdris-i Bitlisi ile sağlayan bir devlet oldu. İstanbul'u Bağdat'la, İstanbul'u Kudüs'le buluşturan ve Mardin'i merkez kılan Sultan Selim Han'ın yanındaki İdris-i Bitlisi ve Fatih Paşaydı. Diyarbakır'da Fatih Paşa Camisi'ne saldıranlar bu kardeşliği hedef aldılar. Sonra bütün Karadeniz, Akdeniz, Hazar, Kuzey Afrika yaklaşık 400 yıl bir bütün olarak yaşadı, parçalayamadılar, bölemediler. Biz aynı birliştirici ruhla dimdik durduk. Sonra sömürgeciler girdi. 1798'de Napolyon Mısır'a girdiğinde ilk hançeri saptamıştı.

        "ÇANAKKALE'Yİ, SARIKAMIŞ'I BİLİRİZ AMA KUDDÜL AMARA'YI BİLMEYİZ"

        Tarihimizde Çanakkale Savaşı'nı, Sarıkamış'ı biliriz, Kuddül Amara'yı bilmeyiz. Bu savaşta Ortadoğu'nun tüm halkları Bağdat'a doğru ilerleyen sömürgeci güçlere karşı son büyük zaferi kazandılar. Araplar, Kürtler, Sünniler, Şiiler hep beraber savaştılar. Ortadoğu'nun sömürgeci ve dış güçlere karşı verdiği son savaştı. Hala izlerini taşıdığımız, yükünü omuzlarımızda hissettiğimiz Sykes Picot anlaşması. Ya Kuddül Amara kazanacak, ya Sykes Picot kazanacak.

        Kuddül Amara Kuşatması (7 Aralık 1915 - 29 Nisan 1916) 1. Dünya Savaşı'nda İngiliz kuvvetleri ve müttefikleri ile Osmanlı kuvvetleri arasında geçen muharebelerinden biri. Dicle Nehri kıyısında Kuddül Amara şehri yakınlarında konuşlanmış İngiliz ve müttefiklerinin kuşatılmasıyla başlayan muharebe, kasabanın Osmanlı Ordusu tarafından ele geçirilmesi ve İngiliz birliklerinin tamamının esir alınmasıyla bitti.
        Harita
        Sykes-Picot Anlaşması 1. Dünya Savaşı sırasında, 29 Nisan 1916'da Kuddül Amara Kuşatması sonrasında İngiliz kuvvetlerinin Osmanlı karşısında bozguna uğramasından 17 gün sonra, 16 Mayıs 1916 tarihinde İngiltere ve Fransa arasında yapılan ve Osmanlı Devleti'nin Ortadoğu'daki topraklarının paylaşılmasını öngören gizli antlaşmadır.

        "SON KALE" VURGUSU

        1918'de başka bir ruh harekete geçti. Bu Meclis'te herkes vardı. Sanki gizli bir el Sykes Picot oldu ama, son kale lazım. O son kale İstiklal Orduları'yla Türkiye Cumhuriyeti devletinin önünü açtı. Türkiye Cumhuriyeti devleti sıradan bir ulus devlet değildir. Bu devlet herhangi bir etnik kimlik üzerine kurulmadı. Bu zemin üzerine kurulan Türkiye ile tarihte son burç olarak yükselirken, parçalayıcı noktalar tekrar harekete geçti.

        Bu birlikteliğe karşı tek parti ideolojisi bunlara savaş açarak, hikmetimize savaş açtı. Devleti yaşatan yegane gücün fiili güç olduğunu savunarak Dersim'i, 12 Mart'ı, 12 Eylül'ü bu ülkeye yaşattılar. Bu dikte edici ruhun karşısında yeni bir ruha ihtiyaç var. Dedelerimiz son kaleyi savunmak için savaştı, babalarımız inançlarını korumak için saklı gizli gittiği mekanlarda ibadet etti. Biz de bütün hayatımızı vakfettik. Tek tip ulusçu anlayış, aynı sonuçları doğrur. Tek parti anlayışı nasıl baskıcı bir çerçeve oluşturmuşsa, aynısını Ortadoğu'da gördük. Bu ret ve asimilasyona karşı çıktığını iddia eden örgütler çıktı PKK ve arkasındaki zihniyet. Kürt ulusçuluğu adına harekete geçtiğini iddia eden örgüt de bu anlayışla harekete geçti, parçalayıcı, bölücü anlayış.

        Bütün Anadolu, Mezopotamya anlayışı bu tek tipçilerden çok çekti. Biz AK Parti olarak tarih sahnesine çıktığımızda 1071'in birleştirici ruhunu... Bir taraftan 12 Eylül anlayışına karşı mücadele ettik, diğer taraftan bu zihniyetin yansımasına karşı mücade ettik. Son 13 yıl böyle bir yüzleşmenin tarihidir. Tekrar Türkiye'yi son kalemizi ayağa kaldırmanın yolu insan harmanımızı bir araya getirmek, onları bir arada tutmak ve demokrasi ile vatandaşlarımızın iradesini diri tutmak.

        "BİZ DİLLERİ AZİZ KILMAYA GELDİK"

        2001 Türkiyesini hatırlayın. Yasakların, yolsuzlukların, baskıların olduğu Türkiye'yi. Bu toprakları şenlendirmeye çalıştık. Birçok üniversitemizde Kürtçe enstitüleri kuruldu. Türkçe ve Kürtçe güzel şeyler söyleniyorsa, aralarında bir fark yoktur. Biz dilleri aziz kılmaya geldik.

        Birleştirmek için her şeyi yaptık. Bu topraklar geri kalmış bölgeler deniliyordu. Her türlü yatırımı yaptık. Bizde ayrı ayrı özerk bölgeler yok, bir vatan, bir gelecek, bir kader var. Bizim için bu vatan topraklarının aziz topraklarında nice aziz insanlar çıkacak. Bu toprağın her aziz vatandaşının Hakkari'de ne kadar hakkı varsa, Edirne'de de o kadar hakkı var. Bu ülke parçalanırsa, bilin ki, Haçlıların, Moğolların, sömürgecilerin yapmak istediklerini yaparlar. Ama biz bunlara karşı bir yandan hizmetler, bir yandan demokratikleşmelerle her yeri aynı yapmaya çalıştık.

        Biz bu tek tipçi anlayışlara karşı hiç kimse ile pazarlık yapmadan, büyük demokratik açılımlar yaptık. Bir Türkmen çocuğuna Kürtçe çok güzel yaraşır. Bizim aramıza girmesinler, bir herkesle anlaşır, herkesle konuşuruz. Bütün bu demokratikleşme faaliyetlerini yaparken, istismar eden bu terör örgütü en azından insafa gelir bir muhasebe yapar, birilerinin piyonu olmak yerine bu topraklarla bütünleşir. Demokratik açılım süreci, çözüm süreci hep aynı şeyi yapmaya çalıştık. Şu silahlar insin, kim ne istiyorsa söylesin, çocuklar dağa çıkmasın.

        "2013 NEVRUZ'UNU HATIRLAYIN; SİLAHLAR SUSACAKTI, NE OLDU?"

        Dicle Üniversitesi'nde gönülden yaptığım konuşmada iki hususu vurgulamıştım. Tarihimiz birdir, bunu gelin birlikte inşa edelim. 2013 Nevruz gününü hatırlayın. Bütün silahlı unsurlar Türkiye'yi terk edecekti, silahlar susacaktı ne oldu? Birileri şunu fark etti, bu birleştirici ruh tekrar egemen olursa bunları durduramayız dediler. Gezi provakasyonlarını başlattılar. Türkiye'den yurt dışına gidişler durdu. Birileri kulaklarına fısıldadı. Boş hayallerin peşine sürüklendiler.

        Biz irademizi kaybetmedik. Hep bunu yaptık. Cumhurbaşkanımız bana bir çözüm süreci, iki paralelle mücadeleyi emanet etti. 17-25 Aralık'la tekrar bir kumpasla birlikteliği sarsmaya çalıştılar. Nice komplo, kumpaslar gördük. 6 Ekim'de Kobani bahanesi ile olaylar yaşandı. Niyet birleşmek, bütünleşmek değil, niyet farklı. 7 Haziran seçimlerine giderken, hep beraber bulunduğumuzda bunlar aşılır mı dedik, silahlanma, ayaklanma çağrıları yaptılar. Biz çözüm iradesine bağlıydık ama daha çok milli iradeye bağlıyız, bu milletine birliğine ve beraberliğine bağlıyız.

        "BİZ KONUŞMAK İSTEYENLERLE HER YERDE KONUŞURUZ AMA..."

        20 Temmuz'da hain DAEŞ örgütü Suruç'ta insanlarımızı katlettikten sonra DHKP-C ve 22 Temmuz'da iki fidan delikanlımızı şehit ettiler, anladık ki bunların niyeti farklı. Biz konuşmak isteyenlerle her yerde, her şeyi konuşuruz. Ama bizim aramıza nifak sokmak isteyenlere karşı kullanacağımız tek dil milletin birliği ve beraberliğidir. Yüreğimiz ne kadar muhabbetle doluysa, bileğimiz kudretle bezenmiştir.

        23 Temmuz'dan bu yana ciddi bir sınavdan geçiyoruz. Kararlı bir şekilde mücadeleye başladık. Biz seçimlere giderken bir takım avantajlar elde etmek için yaptığımızı söyledik. Ama aklımızda son kaleyi savunmak, bu ülkenin birleştirici ruhunu ayağa kaldırmak vardı.

        Büyük bir mücadele başlattık. Bu mücadelede şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum, yaralılarımıza şifalar diliyorum. Biz bu mücadeleyi bu anaların yaşamaması için verdik. Bu bizim her aşamada verdiğimiz mücadele. Hepsinin gözünde ve gönlünde kardeşliği gördük.

        Hendek, çukurlarla hayatı yaşanmaz hale getirmeye çalıştılar. Bunu aşıyorsak sadece güvenlik güçlerimizle değil, halkımızla aşıyoruz. Buraya halkımıza teşekkür için geldim. Bu milletin birliği, beraberliği için omuz omuza durma kararlılığı gösterdiler. Ne çağrılar yaptılar ama bu çağrılar karşılıksız kaldı. Bu yeni dönem terörle mücadele ettiğimiz, diğer taraftan ihya dönemi olacak.

        10 temel esasa dayalı eylem planımız:

        1Psikolojik unsur:

        2Kamu düzeni inşası:

        3Kapsamlı demokratik reform süreci:

        "Bu yeni dönem terörle mücadele ettiğimiz, diğer taraftan ihya dönemi olacak"

        4Sosyal seferberlik:

        5Ekonomik destek:

        6Mekanın ihyası:

        7İletişim sistemi:

        8Yasal ve idari düzenlemeler:

        9İstişare meclisleri:

        10Komşu ülkelerle ortak ruh:

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ